Ukiyo-E Japon Sanatı İzlenimleri
Gerçektende Japon resminde insan,
doğanın odağı olmaktan çıkar, iş bununla da kalmaz, üç boyutluluk kavramı da
bir kenara itilir. Resmin her şeyden önce, çevre çizgisi demek olduğu, boyut
kavramının yadsındığı Japon sanatına dönülür. Japonların kullandığı araçlar da
Batılılardan farklıdır, ipek ya da rulo kâğıt üzerine çalışırlar, suda
eritilmiş ve yapışkanla karıştırılarak elde edilen boyaları kullanırlar. Düz
renkleri yan yana koyarak özgün çizgilerle biçimler yansıtılır. Yeşil-kırmızı
zıtlığı kadar belirgin Siyah-beyaz zıtlığını kullanmaktan kaçınmazlar.
Kullanılmayan ise gölge ve derinliklerdir. Japonların üçüncü boyutu kullanmamış
olmaları onların bunu bilmemelerinden kaynaklanmıyor kuşkusuz. Bizim
minyatürlerde olduğu gibi üçüncü boyutu koymayı, düz kâğıt üzerinde bir
sahneyi, derinliği varmışçasına göstermeyi, akılcı bir davranışa ve sanatçının
doğaya saygısına aykırı gördüklerinden, bu yolu bilerek seçmişlerdir.
Origami
Nasıl ju-do (denge yolu), ike-bana (yasatilan çiçek),
ya da karate, taşımasu, iki sözcüğün birleşmesinden oluşuyorsa, origami de Oru
(katlamak) ve Kami (kağıt) sözcüklerinin birleşiminden meydana gelmektedir..
İlginçtir, bi çok saygı duyduğum japon işi gibi bu da Çin kökenlidir. Aslında
kağıt katlama sanatının, kağıt yapma sanatının çıktığı yerden çıkması çok
normal tabi... I. veya II. yy zamanında Çin'de çıkmış origaminin, Japonya'daki
ilk örnekleri, Japonların kültürel ve artistik olarak, kelimenin tam anlamıyla
coştuğu Heian dönemine (794-1185) rastlamaktadır.
Beyaz kağıt, gizli ve kutsal öğeleri saklamak
amacıyla kullanılırmış o dönemde. Sonra dinsel bir öğe olmaktan çıkmış ve
yaratılan yeni modellerle çeşitlilik kazanarak biraz daha halk eğlencesi haline
gelmiş. Zamanla da Kabuki (geleneksel Japon tiyatrosu) ve ukiyo-e gibi geleneksel sanatların yanında yerini almış. Şimdi ise halen tapınaklarda
rastlanmakla beraber, evlilik törenlerinde kağıt kelebekler damat ve gelini
temsil eder ve 1000 tane turna kuşu yapanın da dileğinin gerçekleşeceğine, uzun
ve iyi bir yaşam sürecegine inanılırmış mesela. 19.yy.'ın ortalarına doğru 70'e
yakın farklı origami tasarımı yaratılmış durumdayken japonya'nın modernleşmesi
ile beraber, tören ve festivaller için yapılması hariç, origamiye olan ilgi
azalmıştır. Ancak origami tarihinde dönüm noktası olan hüzünlü bir olay var ki,
hemen kısaca ona değinmeliyim;
Hiroşima'da, atom bombasının patlaması sonucunda
radyasyon etkileriyle Lösemi hastası olan 11 yaşındaki Sasaki Sadako isimli bir
çocuk varmış. İyileşmek için inanışa uygun olarak 1000 tane turna kuşu yapmaya
karar vermiş. Fakat küçük vucudunu yiyip bitiren hastlalık ancak 644 tanesini
bitirebilmesine izin vermiş. Arkadaşları da onun yerine sayıyı tamamlamış ve
cenaze töreninde mezarını turna kuşlarıyla kaplamışlar. Bu olay o günün
Hiroshima'da Dünya çocuk barış günü olarak kutlanmasına ve onuruna Sadako 'nun
Seatle'da bir heykelinin yapılmasına vesile olmuş. Bu sebeptendir ki, her sene
Ağustos ayının 6'sında kutlanan barış gününde, dünya çapında birçok çocuk tarafından
yapılan turna kuşları Hiroshima'ya gönderilir.
Red Dragon, Joseph Wu Gergedan, David Bill
Çağdaş Origami Modelleri
Çay Töreni
Sadō'nun kurucularından Sen no Rikyu
(1522-1591)
"Sadō"
(Çay Yolu) veya "Çanoyu" (Çayın sıcak suyu) adı verilen çay töreni
15. yüzyıla kadar geriye gider. Törenin esası, ev sahibinin konuklarına çay
hazırlaması gibi gündelik bir ihtiyaca dayanır. Çay ikramı zaman içinde
törensel bir nitelik kazanmıştır. Ev sahibi ve konuklar bu törenin ayrıntılı
kurallarına büyük bir ciddiyetle uyarlar. Bu kurallar töreni olabildiğince
sadeleştirir. Çay töreni başlı başına kurallar bütününden ibaret değildir.
Bunun için bahçe düzenlemesinden çay odasının döşenmesine kadar birçok ön
hazırlığın özenle önceden yapılmış olması gerekir. Çay törenine hazırlanmak,
mimariden seramiğe, bahçecilikten tarihe, dinden güzel yazma sanatına kadar
birçok alanda asgari bilgileri öğrenmek anlamına gelmektedir. Bu hazırlıklar
çay töreninin mükemmelliği için şarttır. Bahçenin güzellikleri arasından çay
odasına geçen konuklar, gördükleri güzellikler ve yaşadıkları sükunetle çay
törenine hazırlanmaktadırlar. Çay töreninde ağırlıklı olarak Zen Budizm'in
etkisi görülür. Tören ilk bakışta can sıkıcı bir oyun, gereksiz kurallar bütünü
gibi gelebilir. Ancak amaç çay yapıp içmekten çok, doğaya karışmak, onun içinde
kaybolmak, bu yolla ruhu aydınlatmaktır. Doğallığın yanı sıra sükunet, sadelik
estetik ve zarafetle örülü bir arınma sürecidir çay töreni. Hareketler son
derece yavaştır, bu nedenle çay yapımı için gerekli eylemlerde olabildiğince
tasarruflu olup, yapılması gereken hareketleri çok incelikle hesaplayıp, bunu
zarafetle gerçekleştirmek gerekmektedir. Sonuçta ortaya çıkan uyum, ölçülülük
ve güzellik izleyenlerin ruhunda ve zihinlerde kalıcı izler bırakacaktır.
Shodoo
Shodoo birebir çevirisiyle, geleneksel anlamda hat sanatına son derece benzeyen bir sanat. Elbette Çin karakterleri ile birlikte binlerce yıllık süreçte Çin'den ithal edilen bu sanat, bugün son derece popüler. Bunun bir nedeni de okullarda ders olarak gösteriliyor olması. Hat sanatı gibi kaligraqfide de sabır, içe dönük düşünce ve murakabe ön plana çıkarılıyor. Bir harfin kaligrafi değerini kazanabilmesi için belki de binlerce kez yazılması gerekiyor.
KADOO
Japonlar seremonilerinde
hep dingin bir ruha sahip olup doğayla bir yaşamaya çalışırlar. Kadō (Halk
diliyle İkebana da denir) da dünyaca ünlü Japon çiçek süsleme sanatıdır.
Kabuki
Kabuki, bir Japon halk tiyatrosu türüdür. 17. yüzyılın başlarında doğmuştur. Bu oyunun ilk temellerini aralarına güldürücü
skeçler eklenen dans ve pandomim temsilleri oluşturuyordu.
Kabuki oyunlarını ilk kez sahneye koyan kişi
antik Japon şintoist tapınağında dansçılık yapan Okuni'dir. İlk önceleri
tapınakta doğan ve doğal olarak dinî unsurlar içeren Kabuki oyunları, zamanla din etkisinden
kurtuldu ve tahrik edici dansların, hareketlerin, konuşmaların sergilendiği
oyunlar hâline geldi. Bu nedenle Japonya'da 1629 yılıa gelindiğinde kadınların
sahneye çıkması yasaklanmıştır. Kadınlara getirilen sahne yasağı nedeniyle
kadın rollerinde, kılık değiştirerek sahneye çıkan erkekler kullanılmışsa da
erotik sahnelerde iki erkeğin birbirine yakınlaşması ahlâk dışı sayıldığı için
oyunlar 1652 yılında yasaklanmıştır.
Kabuki, dinî nitelikten
uzaklaştıkça sahne diyaloglarına ve aksiyona önem verilmiş, işin içine drama da
katılarak içerik bir diğer Japon halk tiyatrosu türü olan Noh'a oldukça
benzetilmiştir. Fakat Kabuki geliştikçe, sahne ve perde
yapısında değişiklikler oluşmuş, teknik bakımdan Noh ile oyunlarından kendini
sıyırmıştır.
Erkeğe sergilenen oyunlardan biri

Bir Kabuki Performansı
Haiku
Haiku (Türkçesi eğlenceli mısra) bugün tüm dünyada meşhur olan geleneksel bir Japon şiir türüdür. Dünyanın en kısa şiir türü sayılır.
Haiku (Türkçesi eğlenceli mısra) bugün tüm dünyada meşhur olan geleneksel bir Japon şiir türüdür. Dünyanın en kısa şiir türü sayılır.
En önemli Haiku
şairleri arasında Matsuo Basho (1644-1694), Yosa Buson (1716-1783), Kobayassi Issa (1763-1827) ve Masaoka Shiki (1867-1902) gösterilebilir. Bashō
öğrencileriyle Haikai şiirini yenilemiş ve ona ciddi bir edebiyat saygınlığı
kazandırmıştır. Shiki modern Haiku'nun kurucusu sayılır. Aynı zamanda Haiku kavramının (Haikai veya Hokku karşısında) yerleşmesini sağlayan da o
olmuştur.
Japon Haiku'ları
çoğunlukla 5-7-5 ölçülü üçlü kelime öbeklerinden oluşup kelimeler sütun halinde
yan yana sıralanır. Haiku'nun vazgeçilmez bir unsuru da somutluğu ve hali hazıra
olan bağlantısıdır. Bilhassa geleneksel Haikular Kigo ile mevsimlere imada bulunurlar. Temel
özellikleri olarak okuyanın kendi tecrübesiyle tamamladığı bitmemiş, açık metin
karakteri de gösterilebilir. Metinde her şey söylenmezken duygular nadiren
isimlendirilir ve bunların şiirde yer alan somut şeyler ve bağlamdan
çıkarılmaları lazım gelir.
Modern Haiku ekolleri
tüm dünyada sadece geleneksel şekilleri değil, aynı zamanda bazı metin
biçimlendirme kurallarını da sorgulayıp yeni yollar bulmaya çalışıyorlar.
Haiku, şiir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder